Gerçekten özgür olma şansı tanınsa bize, hani hiç acı çekmeden, hiç fedakarlık yapmadan doğruca avuçlarımıza bırakılsa, o bazılarımızın uğruna mücadele verdiği özgürlük.O zaman onu yine kabul edip benimseyebilir miydik? Yoksa bu özgürlük felsefesi, şu baskıcı toplum ve beraberinde gelen yapay hayatın yarattığı doğal bir refleks mi? Onun bir parçası olan, onsuz varlığını sürdüremeyecek bir refleks...Hani Hegel'in de söylediği gibi her şey kendi içinde aynı zamanda zıttını barındırır, tez,antitez ve sentez üzerine kurulu bir işleyiş...Tezler ve anti-tezler, sentez ile maddeyi oluşturur.Yoksa biz de bu felsefe disiplininin birer ürünleri miyiz?Baskıcı, sınırlayıcı, hiyerarşik sistemler olmadan özgürlük düşüncesinin de olamayacağı gerçek midir, yoksa bir yanılsama mıdır?Cevabı bende yok, ama yanılsama olmasını tercih ederim. Özgür ve duvar örülmüş beyinlerin birbirini tamamlayan olgular olması olasılığı beni ürpertiyor. Beni daha çok ürperten şey ise, bu sebeplerden ötürü, o hayallerimi süsleyen saf özgürlüğün içinde bile tekrar boyun eğme arzusunun ortaya çıkma olasılığıdır.
-THE SHADOW-
Sıfat
13 yıl önce
1 yorum:
ellerimizdekilerin değerlerini, onları kaybetmeden farkedebilseydik şayet; kaybedilenleri geri kazanmak için koşuşturup durma olmadan, ömrümüzü nasıl boşu boşuna daha verimli bir şekilde tüketebilirdik ki? rahat, insana batan bir şeydir. insanoğlu mülkiyet duygusu ihtiyacına gark olmaya başladığında, zannımca rahatlığının ve özgürlüğünün farkında değildi. ve yine zannımca, lidyalılar işleri kolaylaştırmak için parayı icad etmeyi akıl etiklerinde, işlerin ileride bu kadar sarpa sarabileceği akıllarının ucundan bile geçmemişti.
Yorum Gönder