TEMMUZ GÜNEŞİ

10 Eylül 2007 Pazartesi

Herşey çok güzeldi ilk başta. Alabildiğine saf bir dünya. Her yer senin, her yer benim. İnsanların bakışları temmuz güneşi kadar sıcaktı.
Zamanla gölgeler düşmeye başladı güzel insanlarımın yüzlerine. Bakışlar soğudu, karanlıklaştı. Bölüşmeye başladılar güzel dünyamın güzel topraklarını, senin, benim topraklarımı! Devletler kurdular. Durduramadım onları, çıkaramadım sesimi. Adımımı attım, "Orası benim, geri çekil!" dediler. Her yerimden sınırlar, çitler, duvarlar yükseliyordu. O duvarlarda ruhumu hapsetmeye çalıştılar, direndim. İstediğim yere gidemiyor, istediğimi yapamıyordum. "Eğitilmiş" insanlar beni satın almaya çalışıyorlardı. "Beni alamazsın, bana sahip olamazsın" diyordum, kimse sesini çıkarmıyordu, kimse yardım etmiyordu.
Yavaş yavaş benim de yüzüme gölgeler düştü. Ben de hissetmeye başladım "almanın" ve "sahip olma"nın dayanılmaz hazzını. Tükettim, bitirdim, etiketlendim, eğitildim ve onlardan biri oldum. Bana öğretileni yapıyor, düşünmemin istenildiği gibi düşünüyordum.
Sanki birşeylerin hasretini çekmeye başlamıştım ama hafızam silinmişti adeta hiç bir şey hatırlamıyordum. Kendimi biraz daha zorladım. Hah! şimdi hatırladım, o "temmuz güneşi"...Evet, onu çok özlüyordum!
-THE SHADOW-

ZITLARIN SAVAŞI

Gerçekten özgür olma şansı tanınsa bize, hani hiç acı çekmeden, hiç fedakarlık yapmadan doğruca avuçlarımıza bırakılsa, o bazılarımızın uğruna mücadele verdiği özgürlük.O zaman onu yine kabul edip benimseyebilir miydik? Yoksa bu özgürlük felsefesi, şu baskıcı toplum ve beraberinde gelen yapay hayatın yarattığı doğal bir refleks mi? Onun bir parçası olan, onsuz varlığını sürdüremeyecek bir refleks...Hani Hegel'in de söylediği gibi her şey kendi içinde aynı zamanda zıttını barındırır, tez,antitez ve sentez üzerine kurulu bir işleyiş...Tezler ve anti-tezler, sentez ile maddeyi oluşturur.Yoksa biz de bu felsefe disiplininin birer ürünleri miyiz?Baskıcı, sınırlayıcı, hiyerarşik sistemler olmadan özgürlük düşüncesinin de olamayacağı gerçek midir, yoksa bir yanılsama mıdır?Cevabı bende yok, ama yanılsama olmasını tercih ederim. Özgür ve duvar örülmüş beyinlerin birbirini tamamlayan olgular olması olasılığı beni ürpertiyor. Beni daha çok ürperten şey ise, bu sebeplerden ötürü, o hayallerimi süsleyen saf özgürlüğün içinde bile tekrar boyun eğme arzusunun ortaya çıkma olasılığıdır.
-THE SHADOW-





"Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır."
F.Nietzsche



"İnsan ancak anladığı şeyleri duyar." GOETHE




"Dünya bir hapishanedir." GOETHE




"Sen çevrende olup bitenleri görüp neden diye soruyorsun. Ben ise, asla var olmamış şeyleri hayal ederek neden olmasın diyorum." Bernard Shaw




"Dünya, anlamsız bir düşten başka bir şey değilmiş meğer." Alain




"Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım." Oscar Wilde