Herşey çok güzeldi ilk başta. Alabildiğine saf bir dünya. Her yer senin, her yer benim. İnsanların bakışları temmuz güneşi kadar sıcaktı.
Zamanla gölgeler düşmeye başladı güzel insanlarımın yüzlerine. Bakışlar soğudu, karanlıklaştı. Bölüşmeye başladılar güzel dünyamın güzel topraklarını, senin, benim topraklarımı! Devletler kurdular. Durduramadım onları, çıkaramadım sesimi. Adımımı attım, "Orası benim, geri çekil!" dediler. Her yerimden sınırlar, çitler, duvarlar yükseliyordu. O duvarlarda ruhumu hapsetmeye çalıştılar, direndim. İstediğim yere gidemiyor, istediğimi yapamıyordum. "Eğitilmiş" insanlar beni satın almaya çalışıyorlardı. "Beni alamazsın, bana sahip olamazsın" diyordum, kimse sesini çıkarmıyordu, kimse yardım etmiyordu.
Yavaş yavaş benim de yüzüme gölgeler düştü. Ben de hissetmeye başladım "almanın" ve "sahip olma"nın dayanılmaz hazzını. Tükettim, bitirdim, etiketlendim, eğitildim ve onlardan biri oldum. Bana öğretileni yapıyor, düşünmemin istenildiği gibi düşünüyordum.
Sanki birşeylerin hasretini çekmeye başlamıştım ama hafızam silinmişti adeta hiç bir şey hatırlamıyordum. Kendimi biraz daha zorladım. Hah! şimdi hatırladım, o "temmuz güneşi"...Evet, onu çok özlüyordum!
-THE SHADOW-
Sıfat
13 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder