şafak vakti

8 Ağustos 2008 Cuma

Bir ömür oldu sanki kaleme dokunmayalı. Unutmuşum ne kadar davetkar olduğunu boş sayfaların. Zihnim değildi üşenen; kalem tutan elimdi... Şayet kalem tutamıyor olsaydı ellerim, elleriniz, ellerimiz, o vakit ne yapardık? Dönebilir miydi dillerimiz anlatmaya düşüncelerimizi, hislerimizi, hazlarımızı, deneyimlerimizi?.. "Dil uzaydan gelmiş bir virüstür." diyen Chuck Palahniuk'a hak vererek; "tabi ki dönemezdi" de karar kılıyorum.
Yalnız olmadığımızı hissetmek için okuruz ve aynı nedenden dolayı da yazarız, kimi zaman kağıtlara, kimi zaman duvarlara, kimi zaman boşluklara... Biliriz ki; hiç görmediğin, göremeyeceğin, tanımadığın ve tanıyamayacağın birisinin gözleri, bir gün okşayacaktır senin yarattığın o satırları, aynı senin okşadığın gibi... Anlayacaktır; senin anladığın gibi. Tutacaktır, otlar biteli çok olmuş toprağının örttüğü kefenindeki elini.
Ne sen benden farklısın, ne de ben bir ötekinden. Beni senden ayıran tek olgu; benim, ben olduğumun farkında olmam, senin ise, sen olduğunun farkındalığını yaşayamaman. Şayet bu yazıyı okuduktan sonra, elini monitörün üzerine koyma cüretkarlığını gösterebiliyorsan, bil ki; o camın hemen ardında benim elim var. Her kimsen, her neredeysen; ellerimizin buluşması dileği ile...

36 yorum:

Ufuk Paydar dedi ki...

Pek anlamış değilim...

BU kadar aynı ise herkes nasıl yalnızlık hissedeyim ki?

"Benzerliğimizden dahi bahsedemeyecek kadar referanssızlıktan kaynaklı aynılıktan" bahsedilebilir, Sokrates'ın "bilgi ancak kendinin bilgisidir" dediği yahut demeye çalıştığı gibi :)

Güzel de, bunu bilip yalnız olmamayı umut etmeye devam etmek salaklık ile vakit kaybından başka nedir ki?

Bilmiyorum. Bir tek, dilerim ki lcd monitör kullanıyorsundur sen de. Benimkini durduk yere temizlemem gerekti şimdi, hiç değilse bunda "yalnız" olup olmamam pek karışık bişi değil, olmamayı umut da edebilirim ki bir işe yarasın meretin kirlenmesi, nitekim elin yok diyemem ve bunu derken yanlışlama ayaklarına yatabilecek halde değilim, vardı herhal açıkca lakin hala salaklık ile vakit kaybı olduğu kanaatinde idim.

Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ufuk Paydar dedi ki...

Benim bir ele değil, bir zihne ihtiyacım var. Dert el olsa gani ganisi var...

Ahlak denen zımbırtıyı bir türlü edinemediğim, normal insanların kendi boğazlarını kesip durmamasına hayret etmekle yaşamıma başlayıp daha bile böyle devam eden biri olduğum için alabildiğine bireysel bir üst kural sistemini, viktoryan ingiliz adetlerini epeydir benimsemiş biriyim.

Her hangi bir şekilde "derinliğimden" bahsedilecek ise her tür düelloya açığım. Kaybetmem durumunda gerçek kimliğimi açıklamaya, hatta gerçek kimliğimin doğrudan internet bağlantılarının altına bu sayfanın linkini vermeye de hazırım. Aynı karşılık yiyorsa, istediğiniz silahı seçebilirsiniz.

O vaktece bu tür bir şeyi ciddiye ciddiye alacak değilim. Beni nerden nasıl tanıyorsun allasen? O "ELE" gerçekte kavuşabilmemi "uman" biri neyi nasıl tanır ki? Böyle bir şeyi öyle bir yazının altına koyabilen birinin hangi başka hangi lafımı anlayabileceğini "umabileceğim" ki?!

Bu yolu seçmezsem öyle bir çıkışa bir tek küfür edilebilir, geriye bişi kalmıyor nitekim, canımı sıkmaya değmez ona da...

Ufuk Paydar dedi ki...

Bu arada, sayın cnslgy, bir önceki yazının ilk cümlesinindeki el aslında el değil.

Muhtemelen anlattığımdan bile derin şeyleri anlayacaksınızdır gerçi :) Ben sade ilerde kendi yazdığım şeyi ciddi ciddi el zannetme hatasına düşmeyim diye kendime not düşüyopum buralara...

Ufuk Paydar dedi ki...

Ya şimdi boğaz kesme var bi de, o da bi tuhaf...

Neyse, o kadarını hatırlarım umarım :)

Ufuk Paydar dedi ki...

Bugün internette boş boş dolaşıp buraya geldiğimde farkettim de, Puşkin gibi bir duello nedeni ile ölmek epey hoş bir reklam olabilirdi, lakin hem henüz basılmış pek bi eserim yok, hem de "derinlik düellosu" ne kadar absürd ve komik olsa da, ne kadar aklımdan "o da iyiymiş lan, ahah" geçirtse de, ne ki lan?

Hülasa, o "duello" da aslında bir duello değil. Her tür laf atışmasına açığım anlamındadır yalnızca, ki o da aslında atışma değil, karşılıklı derinlik ispatlama çabasıdır ve o konuda dahi Aristo'dan girip Popper'dan, peşinden Weber'e girip Koçtaş'tan çıkacak kadar güveniyorum kendime (bazen kafam sağlam karışıyor da :) ). Doğal olarak "silah" da metaforiktir...

Ve böylece, sonunda, "bir cümle okudum ve hayatım değişti", artık "derinlik de zor işmiş lan" diyorum sağda solda, mutluyum.

Yarın birine aynen bunu söyleyip üstüne bi de pandik attığımda daha mutlu bile olurum herhal... Gözünüzün önüne getirsenize bi? Gülerim lan ben hemen!

Yahu, tamam, kimseye pandik de atmayacağım.

ş dedi ki...

okumadan duramıyoruz..

siz de yazmadan duramayın..

miracda dedi ki...

Karşındakinin,her kim ise,adı ne ise bilmeden kabul etmek..evet!
Bir el daha var düşmeden önce tutabileceğimiz o zaman..

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ufuk Paydar dedi ki...

masq, the shadow'un yazmaktan kastının blogda yazmak olduğunu hiç sanmıyorum. Hatta, daha bile uçup tatilde olduğunu, dönüşünde bir-bir buçuk ay yoğunca yazacağını, sonra iki-üç aylık bir ara daha vereceğini de sanıyorum :)

Birincisi basit, kağıt kalem falan demiş. İkincisi pek güvenilir değil aslen, nitekim harici bir "referanssızlık, subjektifliğin doğallığı" konusu var temelde ve iyiden iyiye yanılmıyorsan shadow ile farklı açlardan baksak da ikimiz de farkındayız, lakin hele ki bu sayfayı yorumlar ile de doldurmuşken bir şekilde "buranın hakimi benim, hadi olmasam bile yahut hakimliğin ne olduğunu düşünsem bile burası senin dünyan değil, benim etrafımda, benim kurallarımla işliyor" tavrını yiyip bi köşeye çekilmeye zorlanmam gerekti... sanımca :)

Ve evet, işim gücüm yok, bunlar ile uğraşıyorum uyanır uyanmaz :) Ne yapayım ki içimden geliverdi.

Yine de tamamen boşuna değil bu yazı. Önce, bilmenin sınırlarının sanıldığı kadar dar olmadığına bir göndermem var, ki onu bir makale olarak yazmayı istemem buraya, hiç "doğrudan" yazmak istemem aslında, çok uzun ve sıkıcı olur. Hemen peşine, ne biliyim, belki biri "şimdi bunu dedi ya bu, öteki gıcığına başka bişi yapıverir ki" geçiriverir aklından, ordan bildiğini bilmenin içkin döngüsüne adım atar ufaktan, bir ara tartışması açılıverir... Bunun üstüne yalnızsızlığın yalnızca olanı bulmak ile değil, etkileşimlerin sağladığı değişimler gelebileceğinin umudu bile tartışalabilir zamanla.

Yok, hiç de bile boşa değil bu yazı.

Hatta sonra, birazdan Jean Beadriland'ın bu konular ile bambaşka-ca ( :) ) bir açıdan uğraştığına bir gönderme verip "iyi çocuk, hoş çocuk" diyeceğim 80 yaşında ölmüş herifin arkasından, ki böyle bir tuhaflık tek başına yaşayamaz, fazla göze batar.

Yahut deminki parağrafa devam edip sade "yalnız olmama similasyonu bu aslen, eninde sonunda herşeyin similasyonluğunu tartışmak gerekir lakin ondan da önce simulasyon nanesinin sınırları çizilmeli, hatta jean'ın ötesinde, simulasyona sahip, fakat üstüne similasyon üstüne bir metoda da sahip zihnin varlığı öncelikli sorun olmalı. Aksi halde hem bilmekten kastımız epeyce kırılgan bişi olur, hem de tartışma imkansızlaşır, nitekim kolayca abuk subuk özgüvenlere, "herşeyi ben biliyorum, mutlak doğru da benim yanımda, benim dışımdaki herkes de bok yesin dilerse" durumuma çanak tutacak bişi ile cebelleşip dururuz, ki kişinin kendisinin bu tavrı sergilemesinden öte, hele ki dert yazı ile yalnızlıktan yırtmak ise, bu tavra obje olmak asıl önemli sorundur" derim, biter.

Ufuk Paydar dedi ki...

"@ufuk paydar: burda herkes kendi düşüncesini söylüyor. Herkesin algılama,düşünme biçimi farklıdır, sizinle aynı düşünmek zorunda değilim. Lütfen daha fazla uzatmayın, bana da açıklama yapmayın lütfen."

Hala aynı benim hata saydığım merettesiniz.

Öncelikle, şu yazı ile ancak kendi yazınızı cevaplıyor durumdasınız. Benim yazımı "ancak böyle düşünülür, onun dışındaki düşünme biçimleri hatalıdır" ile kendi algınıza sınırlamaya kalkışan, bununla yetinmeyip hakaret saydığım bir uslup ile eleştiren bizatihi kendinizsiniz. Bunu yetersiz de olsa bir özür sayabilirim ancak, böylece.

Ve hala, sanıyorsunuz ki, bu sayfadaki yorumlarım sizin algınız ile kısıtlandığından ibarettir.

Hayır, bu yorumların asli amacı size cevap vermek değildir. O işi de aradan çıkarmıştır, lakin ondan ibaret değillerdir.

Böylece "uzatıp" uzatmamam konusunda varlığınızın herhangi bir önemi yoktur. Rica ederim, abartmayın.

Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Bu blog onun arkadaşının blogu kimseden izin alacak halide yok. Ona ayrıca blogun sahibine de; madem yorumlar tuhaf ve cevap vermiyorsun gizle demişti. O en başta yorum yapan kişiye sataşmadan yorum yaptı yazıyla ilgili,fakat en üstteki kalkıp kendi üzerine alınıp laf sokmaya çalıştı.

Asıl sorun da sizin gibilerde ortamı anca forumlara çevirin. Sorun ne cnslgy de ne de blogun yazarında..Kimse herkesle aynı düşünceye sahip olacak diye bir kaide yok.

Olayı da oku da gel. Arkadaşın kaç günden beri deli gibi milletin yorumlarına saldırıyor.

ş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ş dedi ki...

Sevgili Shadow,

İnsanın ta kalbine dokunan "şafak vakti" yazının her kelimesi için sana teşekkür etmek istedim.

Elinin kalem tutması ne iyi, ve bazılarının elinin kalem tutsa da hiç bir işe yaramaması. Kıymetli farkleri umarsızca savrulan sözler gibi oraya buraya fırlatması ne acı.

Her neredeysen, bil ki kelimelerini okudum ve yalnız bırakmadım.

Bir an önce dön ve burası alıştığımız gibi olsun..

Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ufuk Paydar dedi ki...

Çok geç kalmışım ben, maalesef herşey silinmiş. Hiç farketmez, baştan itibaren hiçbir fikrim değişmiş değil. Yalnızca ortamda gereksiz yere gerginlik oluşmasına üzülürüm, keşke vaktinde yetişebilse idim gidişat farklı ilerleyebilir, hiç değilse kendi omuzlarımı daha fazla ağrıtmaya şansım olabilirdi.

Blog sahibi buraya yorum bırakmamamı isterse, belirttiğim gibi, bu vaktece böyle bir izlenim almamışlığıma şaşar durumdayım bir yandan zati. Her neyse, bunu isterse, pekala, bir daha yorum bırakmam, biter. O arada anlamadığım, hala birkaç büyük olasılık taşıyan birkaç yazısı ve kafamdaki sorun da kendiliğinden çözülmüş olur. Dilerse yazılarımı silebilir de, buraya yazdığım her yazıda baştan ve mecburen bu hakkı veriyor durumdayım zaten. Bunu göze alamıyor olsam alıntılayıp kendi kontrolumde bir yerde cevaplardım.

Cansulogy, size diyebileceğim herşeyi baştan demiş durumdayım, zaten. Evet, baştan, daha ilk yorumumda. Şu var ki kafaya düşen bir taşı dahi algılamak, çıkarım kullanmak gereklidir eninde sonunda, yoksa, taşın farkında olmayan kişi taşın yokluğu anlamına gelmez. İlk mesajınız silinmiş durumda, yine de farketmez, bana, şahsımı konu edinen herhangi bir laf edeceksniz bilin ki, şartlar ve karşılıkları belli, içinde onur barındıran her tür düelloya açığım. Kaybedersem karşılığını çekmeye de hazırım, yoksa onurumdan nasıl bahsedebilirim?

Onun dışında, onur kavrayışımın dışındaki bölgelerde sizinle herhangi bir düzeyde, herhangi bir etkileşim içinde olmayacağım. Kesinlikle. Arkamdan dilediğiniz kadar konuşabilir, istediğiniz her türlü şeyi sıralayabilirsiniz, bu eksen dışına çıkmama müsade etmeyeceğim.

Hayatım boyunca kimse karşısında haklı çıkmak ile uğraşmadım, yine de uğraşacak değilim. Ha yok, biri herhangi bir şekilde hakaret ile uğraşacaksa, kendine hakaret ettiğini savlıyor yahut bana hakaret etmeye çalışıyorsa bildiğim onurlu tek yol vardır, onun dışındakileri de sallayacak değilim.

Ve hayır, tekrar, cansulogy'nin varlığı herhangi bir şekilde herhangi bir konuyu irdeleyişimi etkiliyor değildir. Ne düşüncelerim, ne diyeceklerim etkilenmiş durumda, bir tek uslubum değişti ki bunun da önemi yok pek fazla. Bana edilen hakaret, silinmiş dahi olsa, ayrı bir konudur, lakin salt ondan bahseden bir yazıyı dahi beceriksizlik sayarım kendi adıma.

Blog sahibi dışındaki kişiler için başında "ufuk paydar" yazan bir yazıyı okumamak çok basit bir seçimdir. Benden uzak durmak istiyorlar ise bunu yapmaları kafidir. Blog sahibi isterse direk siler zaten, ki tekrar ve tekrar (biri öncesi biri sonrası için :) ), umrumda da değil pek, her paradigmanın kendini sağlayan düzeyi, yandaşları, kendine has bir dünyası da vardır, bi paradigma gerçekleneceğine başka biri gerçekleniverir, biter.

Ufuk Paydar dedi ki...

"En sonda da Lütfen uzatmayın deyince de ''Böylece "uzatıp" uzatmamam konusunda varlığınızın herhangi bir önemi yoktur. Rica ederim, abartmayın.'' şeklinde saygısızlık yapınca kendisine ne cevap vericem istediği kadar ötsün düşüncesiyle sildim yorumlarımı."

Maalesef bunu yeni gördüm. Güzel olmuş, silinmiş bir hakaret söz konusu olmaz boş yere.

Korkarım düello usulu hiç bilinmiyor buralarda. Açıkca diyeyim, şu andan itibaren ya bir taraf geri çekilir, yahut, düello teklifi kabul edilmese dahi, red edilmediği sürece bir tarafın "angard"ı başlangıç kabul edilir. Hala dahi bir taraf düelloya kalkışmazsa yenik sayılır, zaten.

Hakaretin bu dereceye varmasına dikkat etmemek, yazılarınızı "içinde saldırı var mı" için dahi okumayı umursamamak, sonradan sinirlenmek benim hatamdır. Amenna.

Özür dilemenin dışında bu konuya devam edecekseniz, bilin ki, angardınız tam burasıdır, ötmeyi tanımlayarak başlayın işe, yahut tam o noktada silahsız kaldığınızdan emin olmanızı sağlayacağım. Üstüne uzatmayı ortak tanıma bağlayıp tanım ne olursa olsun uzatmama emrinin ne derece yaşm alanına saldırı olduğunun bahsi açılacak.

Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Cansu dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ufuk Paydar dedi ki...

Tekrar yorum eklenmiş, tekrar silinmiş, tekrar geç kaldım. Kimdir nedir bilmiyorum.

Cansulogy hala özür dilememek ile birlikte tüm yorumlarını silmiş durumda. Beş gün bekleyeceğim, sandığımın aksine "biri" gelip tekrar aynı yolu açmaya kalkışmaz ise yazılarımın snapshotlarını ve birer kopyalarını kendi kontrolumde bir bölgeye çekip silecek, blog sahibinden tamamen silinmelerini rica edecek ve içeriği yeni bir uslup ile yeni şartlara yönelik olarak tekrar yazacağım.

ş dedi ki...

Çok şey kaçırdın ufuk.

Dün senin avukatın olmakla suçlanıp, yazdığım yazılar yüzünden mahkemeye verilmekle tehdit edildim (:

sonra da onca yazdığını silip gitmiş ya.. ne kadar basit .. çok ilginç gerçekten.. ve ortada sanki biz kendi kendimize yazıp yollamış gibi olduk.

bence sen istediğini sil, istediğin kalsın..

Shadow gelince ne istiyorsa onu yapsın, bir de olayın ona nasıl yansıyacağını da bilemiyoruz.. nihayetinde adam yazdıklarının hepsini temizlemiş gitmiş..

Kimse kimsenin düşünmesine bile katlanamıyor.

Onlar gibi düşünen, onlar gibi olsun.

Hazal dedi ki...

Diablo 3'ten yeni haberler soruyordunuz ya,bloguma bir göz atın bazı kırıntılar buldum.

Not:burda bir olay olmuş sanırım benimkisi çok abes kaçtı :).

Ufuk Paydar dedi ki...

Maalesef düzenli internet bağlantım yok bu aralar. Onun yerine iki buçuk kiloluk bir notebookum, wireless bağlantı sunan bir sürü kafe ve akut bel ağrılarım var :)

The shadow, lütfen ilk yorumum dışındaki yorumlarımı silin. Ben yedeklemiş durumdayım, bir ara içeriğinden gereksiz kısımları çıkartarak tekrar yazacağım zaten. Ben de silebilirim elbet, lakin "bu yorum yazar tarafından kaldırılmıştır" doldu burası, daha da dolmasın, hiç hoş durmuyor nitekim, yazık yorum sayfasına.

EVRAKA dedi ki...

farklı oldugumuz ıcın bırbırımıze benzeriz.
durumunu kafamda tamamlayan bır yazı olmus elıne saglık.





"Bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmakta yararı vardır."
F.Nietzsche



"İnsan ancak anladığı şeyleri duyar." GOETHE




"Dünya bir hapishanedir." GOETHE




"Sen çevrende olup bitenleri görüp neden diye soruyorsun. Ben ise, asla var olmamış şeyleri hayal ederek neden olmasın diyorum." Bernard Shaw




"Dünya, anlamsız bir düşten başka bir şey değilmiş meğer." Alain




"Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım." Oscar Wilde